4 Ocak 2011 Salı

bu aşk acısını hiçbir kul haketmiyor. haketmiyor. tek suçu umarsızca sevmek olan biri neden bu kadar çok acı veren bir şeye bu kadar katlanmak zorunda bırakılır ki.
burak sakin ol diye telkn etmiyorum artık. uyuşmuş haldeydim. şimdi oluşan kıvılcımları söndürmemem gerekiyor. alevlenmeliyim. yanmalıyım. yeter artık uyuduğum, yeter dinlendiğim.
nerede?
belki şu an ankarada ders çalışıyordur ya da arkadaşlarıyla dışarı çıkmış olabilir veya yeni tanıştığı biriyle ilk akşam yemeklerini yiyorlardır. ya ankarada değilse. ya istanbuldaysa. aklı hala canberkte kalmış olabilir mi.
ya bursadaysa ve onun bursaya gelmesini bekleyen başka biriyle fsmde ya da farketmez başka biryerde birşeyler içiyorlarsa. ya o etkilenirse.
ben.
oturduğum yerde haketmediği kadar haketmediğim kadar temiz olan o duyguya yenik düşüyorum.
bir kadına, sevildiğini bilen bir kadına asla ona aşık olduğunuzu belli etmeyin. sizi değersiz kılar. sizi fethedilmiş bir kale gibi görür ve şöyle der. neden başka kalelerde fetheylemeyeyim ki. ve sizi unutur gider. siz o kaleyi tekrar geri alsanız bile iş işten çoktan geçmiştir. engel olamazsınız. sesinizi duyamaz.
insan çok fazla pişman olabiliyormuş. onunla konuşmamakla hata ediyorum. onunla konuşmaya ihtiyacım var. bir konu hakkında olması gerekmiyor. onunla konuşmak beni sakinleştiriyordu. ona olan aşkım yükseldiğinde, nefes hızım nabzım yükseldiğinde onunla konuşmak beni sakinleştiriyordu. ona aşıktım. şimdiyse acısı kalıyor geriye.

2 Ocak 2011 Pazar

sanırım şeker hastası oldum. o kadar çok lahmacun yedim ki normal koşullarda  karnımın şiş oturduğum yerden kalkamaz bir halde olmam gerekirken yediğim şeyler sadece hacimsel bir boşluk doldurmaktan başka bir halta yaramamış ve üstüne üstük hala aç bir haldeyim. burak yeter diyorum burak yeter!
o nerede bilmiyorum. hazırlık sınıfından bir arkadaşı facebookta yeni fotoğraflar eklemiş. o da var. ankarada mı istanbulda mı bilmiyorum. bursa hariç her yerde olmalı zaten. sevildiğini biliyor. tarafımdan sevilmemesi gerektiğini biliyor. 
bu günler geride kalacak ve arkama dönüp baktığımda pişmanlık duymak istemiyorum. yani zamanımı boşa harcadığımı görmek, yersiz üzüldüğümü farketmek istemiyorum. 
ancak onunla karşılaşmasaydım gözlerimi açamadan hayatıma devam edeceğimi anlıyorum. o gözlerimi açtı. hayatım dar kapkaranlık bir tünelse eğer ben de kör isem o bana tünelin sonundaki ışığı gösteren bir rehber gibi adeta.

1 Ocak 2011 Cumartesi

en değerli şeyim olan zamanı çok kötü planlıyorum, adeta harcıyorum. boş şeylerle.
sanki şeytan potansiyelimi görmüş gerçekleştireceğimden korkmuş böylelikle nefsimi  elegeçirmiş ve ben bu nedenle bir türlü çalışamıyorum. ağır şizofrenim ağırr.
benim nedenimin hedefimi yeteri kadar istememekle ya da geri zekalılık, çalışılan şeyin anlaşılamamasıyla alakası yok. benim çalışmamamın tek nedeni var. ezbere yaşıyorum. 6 yıldır uyandığımda ilk aklıma gelen şey ne zaman boş olurumda bilgisayara otururum diye düşünüyorum. bu bir ezber. ve bu lanet olası ezberi bozmam gerekiyor.
o istanbulda. lanet olsun o istanbulda. 8 ocakta bir tv programını izleye gidecek. yani o vade de istanbulda bulunacak. istanbulda kim var, hmmm, malum kişi. lanet olsun.